Hiç kimsenin yapamadığını başarmak için yola çıktılar, bir anda ortadan kayboldular… Gerçekler 33 yıl sonra açığa çıktı! Ama hâlâ cevaplanamamış sorular var

Kuzey Kutbu, 19’uncu yüzyılda kâşiflerin bir numaralı hedefiydi. Bu dönemde pek çok keşif gezisi düzenlendi; yüzlerce kişi gezegenimizin en kuzey noktasına ayak basmak için gemilerle ya da kızaklarla yola çıktı. Ne yazık ki bu meraklıların hiçbiri hedeflerine ulaşamadı, birçoğu hayatını kaybetti.

Bu gezilerden biri diğerlerinden farklıydı. Zira üç kaşif çağdaşlarından farklı olarak, ‘Arktik Kâse’ye balonla gitmeye karar vermişti.

Grubun liderliğini İsveçli mühendis Salomon August Andree yapıyordu. Andree, 1895 yılında Londra’da yapılan Altıncı Uluslararası Coğrafya Kongresi’nde yaptığı konuşmada, diğer yöntemlerle aşılamayan kutup yolunun hidrojen balonuyla aşılabileceğini öne sürmüştü.

Andree’yi eleştiren ve bu fikrin delilik olduğunu düşünenler ise balonla yolculuk sırasında hızı ve yönü kontrol etmenin mümkün olmadığını belirterek başarısızlığın kaçınılmaz olduğunu söylüyordu.

Geri adım atmaya niyeti olmayan Andree, bu konuşmayı yaptıktan aşağı yukarı iki yıl sonra, iki gezginle birlikte İsveç’ten yola çıktı. Yolculuk sırasında sırra kadem basan üçlünün başına neler geldiğini dünyanın geri kalanının öğrenebilmesi için çok uzun yıllar geçmesi gerekecekti.

DENİZ YOLUYLA GİDENLER BAŞARISIZLIĞA UĞRADI

İsveç’in Granna kasabasında 1854 yılında dünyaya gelen Andree, havacılıkla yakından ilgilenen bir makine mühendisiydi. 1876’da henüz 22 yaşındayken katıldığı Philadelphia Dünya Fuarı’nda izleyip büyülendiği havacılık sunumları, ömrü boyunca devam eden balon merakının temelini oluşturmuştu.

Andree, Kuzey Kutbu keşiflerinin çok popüler olduğu bir dönemde doğmuştu. Dünyanın dört bir yanında zenginler ve kâşifler, Kuzey Kutbu’na ulaşmak için girişimlerde bulunuyor ancak hiçbiri başarılı olamıyordu.

Örneğin 1871 yılında ABD’li kâşif Charles Francis Hall, Polaris gemisiyle Kuzey Kutbu’na doğru yola çıkmış ancak hüsrana uğramıştı. Hall’un yaşadığı fiyaskoya rağmen yılmayan İngiliz deniz subayı George Nares, 1875’te kutup yoluna düşmüş ve tıpkı öncülü gibi başarısız olmuştu. Nares’den sonra birçok kişi Kuzey Kutbu’na deniz yoluyla gitmenin imkânsız olduğuna iyiden iyiye inanmıştı.

Philadelphia’daki fuarda balonculuğa merak saran Andree, pek çok uçuş denemesi yaptı; Baltık Denizi’ni defalarca balonla aştı. 1895’te Londra’da yaptığı sunumda anlattıkları da bu denemelerden edindiği tecrübelere dayalıydı.

İSVEÇ KRALI’NI VE ALFRED NOBEL’İ ETKİLEMEYİ BAŞARDI

Andree, Kuzey Kutbu’na balonla gidilebileceğinden emindi. Kendisine yöneltilen her türlü eleştiriye verecek bir cevabı da vardı. Tasarladığı balon 30 metre boyunda olacak, çift katlı ipekten yapılacaktı. Gaz sızıntısını önlemek için balonun hem içi hem de dışı vernikle kaplanacaktı. Bu sayede günler boyunca havada kalabileceklerdi.

Balonun sepet kısmında üç gezginin yatacağı yataklar, üç kızak, iki hafif tekne, çadırlar ve kumanyalar bulunacaktı. Andree, balonun yönünü idare edebilmek için yelkenler, irtifasını kontrol edebilmek için de halatlar eklemişti tasarımına. Kanatlar üzerinde yaptığı çalışmalar sayesinde sabit bir kuzey rüzgarını yakaladıkları takdirde birkaç gün içinde Kuzey Kutbu’nu aşıp Alaska’ya varabileceklerine inanıyordu.

Bunu gözü karalık olarak gören pek çok kişinin aksine İsveç Kralı 2’nci Oscar, Andree’nin planından etkilenmişti.

Gezinin finansmanını, dinamitin varlıklı mucidi Alfred Nobel sağladı. Nobel’in amacı Artktik keşiflerinin tarihine ülkesinin adını yazdırmaktı. Andree’nin girişimi sadece ülkesinde değil, dünyanın dört bir yanında dikkat çekmişti. Uluslararası basına şamandıralar ve posta güvercinleri yoluyla sık sık bilgi verilecekti.

Andree ve arkadaşları

YOLCULUK 11 TEMMUZ GÜNÜ BAŞLADI

Pek çok sinir bozucu ertelemenin ardından 11 Temmuz 1897 günü, Andree ve beraberindekiler Spitsbergen’den (Svalbard) havalandı. Örnen (İsveççe ‘kartal’) isimli balondaki diğer kişiler fizik profesörü ve fotoğrafçı Nils Strindberg ile inşaat mühendisi Knut Fraenkel’di.

Andree’nin balonu 1896’da ilk kez şişirildiğinde hidrojen gazı sızdırıyordu. Balonun sağlamlığını artırmak için çift kat ipek kullanıldı ve hem içi hem de dışı verniklendi. Balon 36 saatten fazla havada kalmamıştı ancak Andree bir ay boyunca uçabileceğinden emindi. Andree’nin ekibinde bulunan Nils Ekholm, balonun tüm önlemlere rağmen gaz sızdırmaya devam ettiğini görünce yolculuğa katılmaktan vazgeçti. Ekholm’un yerini inşaat mühendisi Knut Fraenkel aldı.

Balon, heyecanlı kalabalığın bakışları altında biraz yükseldikten sonra bir sorun yaşandı. Ya aniden bir soğuk hava kütlesine rastlamışlar ya da balonu aşağı çeken halatların etkisiyle hızla düşmüşlerdi. Bunun sonucunda balonun sepeti suya çarptı. Kalabalıktakilerin çığlıkları arasında Andree safra atınca balon yeniden yükselmeye başladı.

Kuzeybatıya doğru sakin sakin ilerleyen Örnen, aşağı yukarı bir saat sonra gözden kayboldu. Andree, Strindberg ve Fraenkel’i bir daha sağ gören olmadı.

BİR HAFTA SONRA POSTA GÜVERCİNİ BİR MESAJ GETİRDİ

Penn State Üniversitesi’nde antropoloji dersleri veren P.J. Capelotti, National Geographic’e yaptığı açıklamada, “Kuzey Kutbu kaşiflerinin gizem dolu hikâyeleri arasında en büyüğü Andree ve balon yolculuğu olabilir” dedi. Aynı zamanda “The Greatest Show in the Arctic” isimli kitabın da yazarı olan Andree, “O güne kadar denenmemiş, cesur ve birçoklarına göre çılgın bir teknoloji kullanmıştı. Bütün bunların insanların hayal gücüne hitap edeceği kesindi” diye konuştu.

Balon yola çıktıktan bir hafta kadar sonra Andree’nin posta güvercinlerinden biri bir mesaj getirdi. 13 Temmuz tarihli mesajda, “82 derece kuzey enlemi. Doğuya doğru iyi bir yolculuk, 10 derece güney. Her şey yolunda. Bu üçüncü güvercin postası” ifadeleri yer alıyordu. Ancak diğer iki mesajdan eser yoktu.

Galveston Daily News gazetesinin 6 Ağustos tarihli haberinde, “Medeni dünyanın dört bir yanında ‘Andree nerede?’ sorusu soruluyor” deniyordu.

Andree’nin yolculuğun ilk günü denize saldığı iki şamandıra ancak yıllar sonra bulundu. Şamandıraların birindeki mesajda “Şu an her yanı paramparça olmuş buzların üzerindeyiz. Hava muhteşem. Ruh halimiz çok iyi” deniyordu.

Örnen ve yolcularını bulabilmek için bölgeye gönderilen keşif grupları da eli boş dönüyordu. Ne balondan ne de Andree ve arkadaşlarından bir iz vardı.

Örnen’in yolculuğunun ilk anları

GİZEM ANCAK 33 YIL SONRA ÇÖZÜLEBİLDİ

Bu gizemin çözülmesi için 30 yıldan fazla zaman geçmesi gerekecekti.

1930 yılının Ağustos ayında, fok avcılığı için kullanılan bir gemiyle seyahat etmekte olan bir grup Norveçli bilim insanı buzdağlarını inceliyordu. O yaz hava her zamankinden daha sıcak olduğundan, bilim insanlarını taşıyan gemi Kvitoya’ya (Beyaz Ada) demirlemişti.

Adada dolaşan bilim insanları, buzlara gömülmüş bir tekne keşfetti. Teknenin içindeki kancalardan birinin üzerinde “Andree’nin Kut. Keşf. 1896” ifadesi bulunuyordu. 30 yılı aşkın zaman sonra nihayet Andree ve arkadaşlarının izi bulunmuştu.

Adadaki araştırmalarını sürdüren bilim insanları Andree, Stringberg ve Fraenkel’in kemiklerinin yanı sıra, günlüklerini, seyir defterlerini, fotoğraf makinesini ve film rulolarını buldu. Kâşiflerin kemikleri, yakılıp gömülmek üzere İsveç’in başkenti Stokholm’e nakledildi.

ÜÇÜNCÜ GÜN PES EDİP GERİ DÖNMEYE KARAR VERDİLER

Günlükler ve fotoğraflar sayesinde ekibin başına gelenlerin ayrıntıları açığa çıktı. Örnen havalandıktan sonra neredeyse 3 gün boyunca havada kalmış ve kuzeydoğuya doğru sürüklenmişti. Andree’nin güçlü merak duygusu, günlüğündeki şu satırlara yansıyordu:

“Burada Kutup Denizi’nin üzerinde süzülüyor olmak biraz tuhaf değil mi? Bir balonla buralarda süzülen ilk insan olmak… Yaptığımız şeyin sonunda ölümle yüzleşebileceğimizi düşünüyoruz. Ama sonraki nesillerin unuttuğu sıradan insanlar olarak yaşayıp ölmeye katlanamamak, aşırı güçlü bir bireysellik hissinin ifadesi değil mi?”

Andree bu satırları kaleme alırken, başları çoktan derde girmişti. 12 Temmuz günü rüzgârın yön değiştirmesiyle balon batıya doğru sürüklenmişti. Düşük irtifada seyreden balondan hidrojen gazı sızıyordu. Sis nedeniyle balonun yüzeyini kalın bir buz tabakası kaplamıştı. Bu ağırlık balonu aşağı itiyordu. Safra torbalarını ve çeşitli eşyalarını atmak da Örnen’in yükselmesine yaramamıştı. Aşağı yukarı her 50 metrede bir yere çarpıyorlardı.

14 Temmuz günü, Kuzey Kutbu’na 480 kilometre kala, Andree ve beraberindekiler balonu terk edip geri dönmeye karar verdi.

Strindberg’in çektiği 200’den fazla fotoğraftan 20’si günümüze ulaştı

FOTOĞRAF FİLMLERİ EN ÖNEMLİ KANIT OLDU

Strindberg’in donmuş fotoğraf filmlerinin bazıları kurtarılıp tabedilebildi. Bu fotoğraflarda yere çakılmış olan balon ve yakınındaki kamp yeri görülebiliyordu.

Kazadan aşağı yukarı bir hafta sonra, ekip Rusya’ya bağlı bir takımada olan ve acil durumda ihtiyaç duyacakları malzemeleri depoladıkları Franz Josef Toprakları’na doğru yola çıkma kararı aldı. Ekip buzun üzerinde günlerce ilerleyip ekipmanlarını sürükledi ancak buz kütlesinin batıya doğru hareket etmesi planları bir kez daha bozdu. Andree günlüğünde, “Bu pek ümit verici bir durum değil” ifadelerini kullanıyordu.

Üçlü, güvenli bir yere ulaşabilmek için ilerlemeye çalışsa da Eylül ayı itibarıyla hava sıcaklıklarının düşüşüyle bir yere sığınmak zorunda kaldılar. Buz kalıplarını ve avladıkları fokların ve kutup ayılarının derilerini kullanarak bir kulübe inşa ettiler.

Ekim başında buzun hareket etmesi nedeniyle Kvitoya’ya (Beyaz Ada) gitmek zorunda kaldılar. 8 Ekim’de kötü hava etkisini iyiden iyiye gösterirken, Andree de günlüğüne son kez yazıyordu.

HÂLÂ CEVAPLANAMAMIŞ SORULAR VAR

Kâşiflerin ölüm nedeni halen bilinmiyor. Uzmanlar üçlünün kışı çıkarmalarına yetecek kadar malzemesi bulunduğunu ancak bir hastalığa kurban gittiğini düşünüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir